Sunday 23 September 2012

Seymenler'de "Tatlı Pazar"

Çok zordu pazar sabahı uyanmak... Çok zordu yataktan kalkıp hazırlanmak... Çok zordu hazırlanıp evden çıkmak ve hatta çok zordu Ankara'nın darma duman edilmiş yollarında daha önce hiç gitmediğim bir evin yolunu bulmak. Meriç'i evinden aldıktan sonra, yine o darma duman edilmiş yollar yüzünden, Liva'yı bulmak ise en zordu!

Ama değerdi.

Liva'da, çalışanları bile etkileyecek bir performansla toparladık istediklerimizi. Çalışan çocuk "açıkbüfeden daha iyi oldu sizin aldıklarınız..." derken, bence aslında "oha - bütün bunları siz mi yiyeceksiniz?!" demek ister gibiydi... Ama tabi, bilemem. 

Sonra Seymenler'de bulduk kendimizi. Sırılsıklam, taze sulanmış çimleri ile duruyordu karşımızda. Ama hey hat - işte hayat! Ordaki süper iyi kalpli büfeci çocuk imdadımıza yetişip, bizim kendisinden altımıza sermek niyeti ile rica ettiğimiz dev çöp poşetleri yerine bize battaniye büyüklüğünde polar şallar verdi... cici.

Zaman o kadar hızlı geçti ki, yetmedi. En azından bana yetmedi. İnsanlar, genci yaşlısı yanlarında birileri ile veya yalnız, bazıları köpekleri ile, bazıları çocukları ile, bazıları okunacak bir şeylerle gelmiş, kimisi bizim gibi çimlerde yatıp yuvarlanırken, kimi o portatif sandalyelerde oturuyordu. Daha otursak, 3 saat otururdum ben, ama tabi Meriç'in bir İstanbul otobüsü vardı kaçırmaması gereken. 


Çok güzel bir pazar günüydü. Ben bu hafta da gidiciiim - doyamadım. 

No comments:

Post a Comment