Thursday 24 January 2013

Plüton


Canım yanıyor. Fiziken acı çekiyorum ve kas gevşetici almak dışında yapabileceğim bir şey yok... Ama ben onu yapmak yerine, aklımı başka bir şey ile meşgul etmeye karar verdim.


Plüton. Malum, yaşlıyım ben, benim zamanımda Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Plüton vardı – hey gidi hey!


Yörüngesi ile ilgili bir sıkıntı sanki devamlı tartışma konusu oldu gibi bir hava estiriliyor, ama son yıllara kadar şahsen bihaberdim ben bu durumdan... Gerçi astronomi konusunda bir iddiam olmadığı için, tartışmadan bihaber olmam gayet doğal.


Ayrıca büyüklüğü konusunda da tartışmalar vardı - ama bundan ben bile haberdardım.

  
Ben bir buçuk metreyim. Tam olarak 150 cm... Ve bu halimle ailemin “uzun dişiler”i arasındayım. Önemli olan büyüklüğü değil arkadaşlar, unutmayalım.


Ama tabi bunlar hep yersiz bir romantizm üzerine kurulu “hisler”...


Plüton bir gezegen değil. Bilimsel olarak bu kesin... Şimdilik.


Dalga geçiyorum; elbette Plüton gezegen değil. 

Asıl mesele bu değil ama. Asıl mesele "bilim!" ve onun ne anlama geldiği. Bilimi seviyorum, sakın yanlış anlaşılma olmasın - bilimi hep sevdim. Sonuçta yıllarımı verdim, bir bilim insanı olmak için çalışıyorum! Ama bilim acı ki artık bir zamanlar eleştirdiği şeyin kendisi olmak yolunda süratle ilerliyor. Ve ben de sevdiğinin eleştirdiği şeyin kendisi haline gelirken, buna mani olamayan ve onu yine de, her şeye – özellikle de söz konusu bu sevgilinin kendisine rağmen, sevmeye devam eden embesil gibiyim. Subjeden özneyi tamamen ayırmaksızın ortaya atılabilecek her şeyi en başından kirletilmiş sayar hale gelmesi ile orta çağın dogmatik inançlarının dine aykırı şeylere tepkisi arasında, elbette prensipte, fark görmekte zorlanıyorum... Dünya'daki bir çok önemli bilim insanı da aynı tehlikeli yokuş aşağı yolun farkında olduğundan, nicelden nitele - daha da önemlisi karma paradigmalara doğru hızla bir gidişat var. Elbette teoride bizde de böyle, ancak pratikte hala bu anlayış oturmadı. Master tezimde Nitel gittim diye, nerdeyse bana hikaye yazmışım muamelesi yapmaya kalkan iki hocam vardı yeterlilik jürimde... Ben bilimin bir zamanlar olmayı vaad ettiği şeye aşık oldum, ama sonunda potansiyeli için yanında durmaya devam ediyor gibi olduğum günler de oluyor. Plüton bir gezegen değil, kabul. Ama Plüton gittikçe daha sık yaşanan bir durumun son zamanlardaki en bariz örneklerinden biri olduğu için artık bir sembol. Bilim ile ancak genel geçer, durumsal gerçeklere ulaşabiliyoruz... O bir fotoğraf değil, yer yer bazı ayrıntıları belli olmayan ve / veya eksik, ve / veya yanlış bile olabilen bir kroki. 


Son olarak beni çok güldüren bir şey, paid for by the friends of Pluto:


No comments:

Post a Comment