Wednesday 13 February 2013

The Following


Nadiren "kesin karar"lar alırım; çünkü izafiyete, değişkenliğe, durumsallığa inancım büyüktür... Gönül ister ki, nadiren aldığım bu kesin kararlarıma sahip çıkayım, arkalarında durayım. Ki işin aslı, genelde bu konuda tutarlıyımdır da. Hatta inat derecesinde olduğu konusunda eleştirilmişliğim bile vardır üstelik. Gündelik hayattan basit bir örnek ile, herhangi bir diziyi izlemeye, söz konyusu dizinin sezon sonu bölümü yayınlanmadan başlamama kararım... Kaç (3) bölüm oldu, daha Spartacus: War of the Damned'e başlamadım - bazıları Game of Thrones'un yeni sezonunun gelişini iple çeker, ben bitişini iple çekiyorum. Ancak, bazen, ufacık bir istisna oluyor ve o kadar pişman oluyorum ki, bile bile lades demelerime.

Dün Didem akşam yemeği sırasında Şaylan'ın yeni gözdesi bir diziden bahsetti ve göz atmayı teklif etti. Şaylan ben bildim bileli aynı tarifin peşinde söz konusu olan "izlenecek bir şey" aramak olduğunda.  Bir efsaneye göre Arcadium'daki film satan dükkanın çalışanları, Şaylan'ın "böyle...polisli, FBI'lı...seri katilli...dini veya sembolik öğeleri olan...işte Seven gibi bir film!" istemekten men etmişler. Ancak ne varki, geçen yıllarla Şaylan'ın bu arayışı giderek kuvvetlenerek devam etmekte. Bir kaç yıl önce Law Abiding Citizen (2009) ile bu ihtiyacını geçici süreliğine tatmin etmeye çalıştık, ama sonu berbat bağlanan tüm enfes filmler gibi, bu film de bir noktada tatmin etmekten çok hayal kırıklığına uğratıyordu. Dolayısı ile, herhangi bir film veya dizi "Şaylan'ın Gözdesi" olduğunda, aşağı yukarı ne beklemek gerektiği konusunda fikir sahibiyim ve ne yalan söyleyeyim, çok da beğeniyorum bu konudaki zevkini... Yani Didem'e "olur" dedim.

Henüz sadece bir kaç bölümü (4) yayınlanmış bir diziye başlamamalıydım. Bölümleri peş peşe izlerken bütün diziyi de kendi kafamızda çözdük kenara koyduk zaten... Ah, ah - neden başladık ki biz buna?! Didem'i suçladım tüm gece boyunca.   


No comments:

Post a Comment