Wednesday, 27 February 2013
Monday, 25 February 2013
Jennifer Lawrence
Ödül Töreni izlemek için sabahın ilk ışıklarına kadar televizyon başında oturmam mümkün değil benim... Hele bir pazar günü! Eeeeen ileri gidebileceğim nokta, kırmızı halıyı izlemek olabilir, ki şimdiye kadar sonuna kadar izlemeyi başarmışlığım hiç olmadı.
Ödül Töreninde kazananlar ve kaybedenler konusunda anı anına tahminli, yorumlu bir izleme gerçekleştiremediğimden, o kırmızı halı kısmını izlerken tüm bu ihtiyacımı tüketmeye çalışıyorum. Bir de güzel elbiselere bakmayı seviyorum.
Tuhaf bir ayrıntı: ben aslında izleyebildiğim kadarını bile, sırf bir kişiyi görmek için izledim.
Tuhaf kısmını açıklamak istiyorum. Ben Jennifer Lawrence'ı sahne veya kamera karşısındaki provalı performansları ile değil, önce tumblr (özellikle randomfactory.tumblr.com) sayesinde, sonra da çeşitli yer ve zamanlarda denk geldiğim röportajları sayesinde sevdim bu kadar. Ve dün gece uyuyakaldığıma pişman olmama sebep olan tek nokta da, onun ödül alışını canlı görememek oldu.
Ki aslında iyi de oldu, yoksa gecenin o saati / sabahın köründe büyük olasılıkla yarılarak gülüyor olurdum - komşulara ayıp. Burada başarılıdır, değildir - hak ediyordur, etmiyordur gibi konulara girmeye hiç niyetim yok, bana kalsa; tüm ödülleri ona verme taraftarıyım.
Ama tabi, nedenlerimi belirtmeden bırakmak istemiyorum bu konuyu böyle havada... Hatta istiyorum ki, nedenlerimi görenler onu EN AZ benim sevdiğim kadar sevsin. Başlıyorum:
Öyle "bizden biri" ki... Gönül ister bir sonraki "Olağan Kıtır Gecesi Toplantımız"da da bulunsun.
Sunday, 24 February 2013
Pazar Günü
Pazar günleri düz taban ayakkabılar, bol ve biçimsiz eşorfman altları, insanın bedenine deri gibi yapışmayan üstler ve hatta onların da üzerine "geçirilmiş" kapşonlular ile makyajsız, takısız ve hatta abuk topuzların günü benim için. Geç uyanmanın, uyanır uyanmaz da yataktan kalkmak yerine, uzun uzun gerilerek biraz daha uzanmanın günü. İlk öğününde mönünün nelerden oluşuğundan bağımsız olarak, sofra keyfinin saatlerce sürdüğü - bünyenin taze demli çaya doymadığı bir gün...Doyduğu anda da sütlü kahve tükettiği bir gün! Havası puslu, güneşli, yağışlı veya rüzgarlı da olsa, benim için sistematik hareketlerdense, aheste muhabbetlerin günü.
Hafta içinde ertelenen her işin bırakıldığı, ancak hiç bir işin yapılmaya zahmet edilmediği bir gün...Bazen kitap okumaya bile üşenilen bir gün!
Hafta içinde ertelenen her işin bırakıldığı, ancak hiç bir işin yapılmaya zahmet edilmediği bir gün...Bazen kitap okumaya bile üşenilen bir gün!
Pazar günleri gerçek değil benim için sanırım, devam eden bir rüya hali. Bazen kabus da oldukları oluyor, kabul - ama neticede devam eden bir "uyku" hali gibi benim için bu günler. Eğer yedi ölümcül günahtan biri olsaydı, sloth olurdu herhalde diye düşünüyorum...ki aslında düşününce, ben de yedi ölümcül günahtan biri olsaydım, ben de sloth olurdum herhalde.
Bu satırları yazarken fark ettim, ben aslında pazar günlerinden tiksinmiyorum. Bayılıyorum diyemem, ama tiksinmiyorum da. Anlıyorum onu.
Bu satırları yazarken fark ettim, ben aslında pazar günlerinden tiksinmiyorum. Bayılıyorum diyemem, ama tiksinmiyorum da. Anlıyorum onu.
Friday, 22 February 2013
arşivden çıktı - taze taze!
Orjinal resim bu ve bir süre önce 9gag'de görmüş, pek beğenmiştim...

Derken bu cuma gecesi, Didem'in lap topuna çökmüş zaman öldürürken, bir de ne göreyim?! ben bu pozu ZATEN vermişim ki kaç yıl önce Görkem'lerin evinde yeni yıla girerken...saçlar efsane uzun falan üstelik. Hemen bir PowerPoint, bir Paint - işte sonuç.
Monday, 18 February 2013
bento
Hayatım temellerinden
sarsılalı beri, gündelik hayata dair programlarım konusunda maksimum oranda
esenek olmak zorunda hale geldim. Bu bir çokları için pek de bir şey ifade
etmiyor olabilir, ancak hayatını uzun yıllar boyunca “kontrol müptelası”
tanımlamasına kitap örneği olabilecek şekilde yaşamış olan şahsım için, bu ne
yaparsan yap sırtının tam ortasındaki o ulaşılmaz sivilcenin dayanılmaz
sıtırabı gibi bir şey...
Sabahları
uyandığı andan itibaren ne yapacağı belli olan, günü programlı insanların sahip
olduğu zihinsel huzur ve rahatlık, ancak bu lükse gerçekten sahip olanların
bilebileceği bir vecddir. Ben bir zamanlar buna sahiptim, ordan biliyorum. Bazıları
(genelde bu lükse gerçekten sahip olmadıklarından şüpheleniyorum bu insanların)
aksini iddia etse de, bence (kendiniz de dahil) herhangi birileri tarafından bu
imgesel tasarıyı mutlak olarak harfi harfine gerçekleştirmek zorunda olduğunuz
konusunda baskı altında hissetmediğiniz, onu yalnızca gerçekte olduğu şey; yani
bir kroki olarak algıladığınız sürece, günlük bir plan veya programa sahip
olmak kesinlikle sıkıcı değildir, sizi de sıkıcı biri yapmaz asla!
Ama dediğim
gibi, bu benimki melankolik bir nostarji de olabilir pek tabi. İnsan bazı
şeylerin değerini ancak kaybettikten sonra anlayabiliyor.
Neticede, ben
her sabah yeni bir maceraya uyanıyorum. Kulağa ne hoş geliyor, öyle değil mi?
Değil. O gün gelecek haber, emir, rica vs her ne yönde olursa, gün o yönde
şekilleniyor. Bazı günler söz konusu bu yön erkenden çizilmiş oluyor, ancak
bazı günler o yön henüz çizim aşamasında oluyor ve benim de hazır olarak
beklemede olmam isteniyor. Bu gibi günler en kötüleri. Bir şey yapmaya kalksan
olmuyor, ne zaman neresinde kesmen gerekeceği belli değil ve ben başladığım işi
tamamlamamaktan tiksiniyorum... Boş oturmaksa sanki ömrümü korkunç şımarıkça
ziyan ediyormuşum gibi hissettiriyor ve inanılmaz bir vicdan azabı ile beni
içimden yakıyor.... O yüzden de, süresi şüpheli “bekleme zamanı”larımı
olabildiğince verimli olarak kullanmak amacı ile, normalde görüp hoşuma
gidecek, ancak denemek ve / veya becerilerimi geliştirmek amacı ile pratik
yapmaya zamanım olamayacak ne kadar çok saçma sapan şey varsa, onları yapmaya vakfediyorum.
Mesela CupCake
yapmaya böyle başladım. Genel olarak DIY olayına böyle sardım. Bento’da da uzun
zamandır gözüm vardı, kısmet bugüneymiş.
Öyle sarılmayacak gibi de değil ki! Gerçi ben henüz amatörler liginin bile en diplerindeyim...
Zamanla zirveye tırmanacağımdan şüphem yok.
Sunday, 17 February 2013
Thursday, 14 February 2013
Subscribe to:
Posts (Atom)