Saturday 2 February 2013

Ruhumu doyurdum... Hesabı bedenim ödeyecek.

Hala çok hastayım.

Çarşamba gittiğim Doktora göre, en az bir hafta yatmam gerekiyordu... Herhangi başka şartlar altında, yatardım da. Ama mekan Cermodern, genel sanat yönetmeni Erdal Beşikçioğlu, oyun da Mojo olunca elbette yatmadım - tabi ki kalktım, gittim. Bu gece yatmamamın bedelini biliyorum ki ağır ödeyeceğim, ama zerre pişman değilim.

Oyun dib Sahne'de oynandığında, alan adeta 3x3 şeklinde bölünmüş, izleyiciler 4 numaralı alanda kendi ekseninde dönebilen koltuklarda otururken, oyun 1 - 2 - 3 - 5 - 6 - 7 - 8 ve 9 numaralı alanlarda sahnelenmişti. Bence oyun, izleyiciler onun merkezinde, oyuncular da izleyicileri "çevreleyen" sahneleri kullanarak sergilenirken, inanılmaz dinamik bir tecrübe haline geliyordu. Ama bu tür bir sahne yapısı izleyici sayısını ciddi biçimde düşürdüğü için çok da akıllıca bir sergileme biçimi değil herhalde. Her ne sebeple olursa olsun, oyun Cermodern'de dib Sahne'dekinden farklı bir sahne yapısında sergilendi. Kimse benden bu onu "daha iyi" veya "daha kötü" yapmış gibi bir eleştiri beklememeli, çünkü o aşmış insanlara ve yansıtıcı yüzeyleri dahihane biçimde kullanarak yarattıkları bu yeni tecrübeye olan korkunç saygım beni bu tür bir değerlendirme yapmaktan alıkoyuyor - bence her ikisi de enfesti.

İlk kez Hayvan Çiftliği'nde de görmüş, bayılmıştım aynaları kullanarak izleyicilere 360 derecelik bir izleme fırsatı tanınmasına. O zaman, dikdörtgen bir alan sanki üç parçaya bölünmüş, ortadaki parça sahne olarak biraz yükseltilmiş ve kenarlarına da açılı olarak üçer uzun ayna yerleştirilmişti. Bu sayede izleyici ortadaki sahnenin hangi tarafında oturursa otursun, bakış açını düzenleyerek görüş alanını değiştirebiliyordu... Bu sefer, alan yine üç parçaya bölünmüş, ortadaki parça yine sahne olarak kullanılmıştı. Yalnız ilk sahne yapısında, izleyici sahnenin dışında, ikincide ise izleyici sahnenin bir anlamda içinde olacak şekilde yerleştirilmişti. Yani ilk sahne yapısında net biçimde A Kısmı - Sahne - B kısmı ayrımı varken, ikincide A Kısmı ve B Kısmından simetrik biçimde Sahneye girintiler vardı. A ve B Kısımlarının ana gövdeleri Sahneyi odanın karşılıklı birer duvarı gibi; girintilerde oturan izleyiciler ise Sahneyi eş zamanlı olarak hem doğrudan, hem de tam karşılarında asılı olan dev aynanın yansıması ile ters açıdan izleme olanağına sahipti.

Dediğim gibi, aynı oynu izlemek gibi değildi, yeni bir bakış açısıydı.

Bunu yazarken o kadar çok öksürdüm ki...

No comments:

Post a Comment