25 günde ohooooo neler neler yapar / yapabilir insan… di mi?!
Hımpf.
Duruma bakılırsa, ben ilk akademik makalemi, yayımlanmak üzere yazacakmışım mesela?! Bundan dün haberim olması da ayrıca hoş… Acaba bunu nasıl becereceğim konusunda da bir fikrim olsaydı, baya iyi olurdu aslında. Ama işte, hayatın tadı bu küçük gizemlerde saklı, öyle değil mi?
Yarın bu konu ile ilgilenmeye başlıyorum, umuyorum ki anlımın akı ile çıkarım içinden. Olur da İnsan Ticareti konusunda yazmaktan vazgeçersem, Kırık Vazo Teoremimden bu yana (Cafe Bien’de bundan uzun yıllar önce, alkolün de etkisi ile, metaforik anlatımlar içinde yüzerken kaba etlerimden ortaya attığım bu örneği sanki ampirik bir araştırma sonucu ortaya çıkarılmış bilimsel bir gerçekmişçesine paylaşanlara hitabediyorum – fikir hırsızlığı çok kötüdür!!! Ya kendi örneklerinizi uydurun, ya da kaynak gösterin, burada düşünüyoruz bu kadar...) ortaya koyduğum en önemli eserim olabilecek olan son keşfimi gururla paylaşmayı düşünüyorum: Dengesiz olan bizler değil, hayat. Evet, yıllarca sorunu bizlerde sandık, insanoğlunun zihinsel, fiziksel ve ruhsal faktörlere bağlı değişkenliğine ve dengesizliğine çareler aradık – ama hey hat, boşunaymış tüm o kan, ter ve gözyaşı çünkü dediğim gibi, sorun bizlerde değil, sorun doğrudan ve büyük ölçüde hayat… Şimdi, tamamen uydurulmuş, kurgusal karakterler, olaylar ve yerler üzerinden bir örnek ile açıklamaya çabalayabilirim bunu, ama ne gerek var? Hepimiz biliyoruz gerçeklikle olan herhangi bir benzerlik tamamen tesadüfîdirin aslında bunlar aynen oldu var yaaa! demek olduğunu... Neyse, bu konuda detaya girmeyeceğim, ama rahatça söylüyorum, ister inanın ister inanmayın – hatta tercihen inanmayın, kendiniz de deneyin; insan değil dengesiz olan, hayat. Savrulan dallardan bağlı oldukları ağaçlar değil, sert esen rüzgârlar sorumludur.
Güzel dedim ben onu - özlü bir insanım, evet. Hatta sonuç cümlesi de yaparım ondan.
No comments:
Post a Comment