Ve gittiler. Gerçekten de çok hızlı ve çok şey ile geldiler, çok az kaldılar, çok şey yaptılar ve çok hızlı gittiler. Arkalarında bıraktıkları her şey bir yana, Sonic’e veda etmek konusunda çok zorlandılar – son ana kadar bana ona dair tavsiyeler, tüyolar vermeye ve uyarılarda bulunmaya devam ettiler. Ama sanırım içten içe biliyorlar; ona kendiminmişçesine bakacağımı, onu benimmişçesine sevdiğime inanmasalar, kollarımda bırakabilirler miydi onu yine de – emin değilim.
Bütün bu evi elden geçirme sürecinde eski bir defterimi buldum. Lise sonda tutmuşum ve elbette sayfalarından duygular akıyor… Ne çok şey, ne kadar güçlü hissedilmiş o zamanlar. Tüm o yazıların arasında 5 mısralık bir şiir özellikle göze çarpıyor. Yeşil gözlü, duman rengi bir kediye dair, adeta o zamanlar hayatta bile olmayan Sonic için yazılmış, özlem dolu bir şiir. Bana ve hayatıma dair söyledikleri açısından ironik biraz ama ben onu daha varlığı söz konusu bile değilken sevmişim – o zaman bile çok istemişim.
No comments:
Post a Comment