Tuesday 3 January 2012

Dedikodu da sosyal bütünlüğü pekiştiren bir geleneksel sosyal medya değil midir aslında?

Yarabbim, sen sonumuzu hayreyle – biz şu son iki günde hamile kadınlara taş çıkartırcasına uyuyup uyanıp dedikodu yapıyoruz! Herhalde 30 yıla yakın zamanın birikimini bünyeden atasımız gelmiş olacak ki, dur durak olmaksızın, sonu görünmeyen bu yola girdik, ilerliyoruz. Gerçi, dedikodu tanım gereği tam da açıklamıyor yaptığımız şeyi… çünkü dedikodusu yapılanlar da dedikodu yapan bu bir grup adeta hamile kadın arasında. Yani, mesela Ruhi’ye (daimi örnek karakterimiz) kendisine dair, kendisinin hakkında dedikodu yaptığı kişi ile, dedikodusunun yapıldığının söylenmesi üzerine, yapılan dedikodu üzerine dedikodu yapmak… İletişim bir sanat yahu. Bunu yarın Çiler Dursun’a ileticiiim. Şakalar, geyikler bir yana; güzel şeylere gebe bu yıl gerçekten de galiba. Bir de sevgili Ruhi'ler kimi konularda biraz daha açık olabilse... o zaman bu insanı zihnen yoran karman çorman ve de çarpık dedikodu kaosu içinde kendimizden geçercesine burdan şuraya, şurdan oraya, ordan nereye?! sürüklenmezdik...



Son olarak belirtmeliyim: Yüksek umutlarım vardı ve yine hayallerimi Milli piyango yılbaşı özel çekilişine yatırmıştım, itiraf ediyorum. Ada alacaktım ve orada doğan görünümlü şahin misali okul görünümlü bir şehir devleti kuracaktım. Neyse, olan oldu, amortiden başka bir şey çıkmamış onca bilete - artık bu sene de erteliyorum bu hayalimi… yine. 



1 comment: