Monday 14 May 2012

anneler haftasonusu

Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun öncelikle - hepiniz deli olmalısınız (aksi durumdaki insanların işi değil anne olmak), ama yine de iyiki varsınız. Şahsen bu haftasonumun tamamını kendi annem, onun annesi olan annanem ve nice başka anneleri (teyzeler, yengeler vs) mutlu etmek için çabalayarak geçirdim. 

Cumartesi bir yanda Fenerbahçe - Galatasaray maçı varken, bir yanda da bir aile düğünü vardı. Dünyanın en spor bilinci yüksek insanı olmadığım muhakkak, ama futbol, özellikle derbi maçlarını, izlemeyi çok seviyorum. O yüzden de enfes bir plan yaptım. Annemle annenemi alacak, arabayı siteye bırakıp taksiye atlayacak, düğüne gidecek, çaktırmadan yanlarından sıvışıp evli adamlar tarafından oluşturulan yolu takip ederek maçı izleyecektim. Bu konuyu ilerki bir zamanda açmam gerekebilir, "evli adamlar ile düğünler ve derbi maçları" konusundaki teorime oldukçe güveniyorum. En özet hali ile, "zaten evli olan erkek, düğün ortamında istediğini yapmak konusunda, karşılaştırmalı olarak bakıldığında, en özgür olan kişidir." şeklinde açıklanabilir. Neyse, plan çöktü. Gider gitmez, evli adamların oluşturduğu kalabalığı buldum ve ancak kokteylden imkan yok kaçamadım. İlk yarıyı yakalamamın hayli imkansız olduğunu zaten daha önceden kabullenmiştim, o yüzden bu noktada ciddi bir hayal kırıklığı olmadı. 


Sorun, nikahı kıyacak olan İ. Melih Gökçek'in bir türlü ortaya çıkmaması ve dolayısı ile benim programımı erteledikçe ertelemek zorunda kalmamdan çıktı. Söylemeden edemiyorum: "adamın sahnesi çok iyi."

O maç yalan oldu.

Masa altından, internet üzerinden takip ettim olanı biteni. Masaya da her gelişmeyi haber verme görevini üstlendim üstelik. Düğünün bitişini beklemek ve henüz acemi olan şöförlüğümü bir cumartesi gecesi Eskişehir yolundaki alkollülerle test etmek istemediğimden, bizimkileri erkenden kaldırdım. Şimdi, bu noktadaki mantıksızlığım samimi olarak göz dolduruyor: bre şaşkın, sen trafikten ve tarfikte taşkınlıktan korkup ne demeye maç bitiş düdüğünden 15 dakika sonra kalkıyorsun düğünden?! Arabanı nasıl çıkarmayı düşünüyorsun acaba 7. caddeden?!?!?!?!?!? Sorun büyük olasılıkla düşünmemiş oluşumdan kaynaklanıyor. 

Taksi ile 15 dakikalık yolu 40 dakikada gittikten sonra, 7. caddenin araç trafiğine kapalı olduğu gerçeğiile karşılaştık. Annane çok yaşlı. Yürürken çok zorlanıyor. Yavaş ve bol molalı olarak hareket edebiliyor ancak. Ama taksimizin önünü kesen polis memurunun da çok net olarak ortaya koyduğu gibi "ya inip yüricek - ya da sabaha kadar burdasınız!" bir durum oldu. Mecbur, annane cesaretini topladı ve indi o taksiden, ben de derhal koluna girdim. Benim annanemin koluna girmem ile, çevremizi 7, belki 8, hafif kafası güzel, galatasaraylı gençin çevirmesi bir oldu. Gençler şahsi alan konseptini tamamen yitirmiş durumda, üzerimize üzerimize yaklaşıyorlar, Alpha modunda olan da annaneme "Teyze, senin burda ne işin var?!" diye hesap soruyor. Ben "biraz geri çekilin, yol verin" derken, durumun potansiyel olarak ne kadar tehlikeli olabileceğini tam olarak idrak ettiğinden şüpheli olduğum annanem "e ben seviyorum dışarıyı..." dedi adama. Bu esnada "o da galatasaraylı!" dedim ben - artık, bir yerinden yakalamak lazım durumu diye düşünerek. Derken o 7 - 8 kişi aynı anda bir başladılar, sırayla annanenin elini öpüp ona iltifatlar yağdırıyorlar, annanenin bir hoşuna gitsin bu durum, kikir kikir kikirdiyor! O noktadan itibaren bu gençler annaneyi (ve tabi bizi) site kapısına kadar bir emniyet çemberi içerisinde götürmeyi borç bildiler kendilerine. 


Eve vardığımızda, etraf sakinleşmeden hiç bir yere kıpırdayamayacağımızı biliyorduk, o yüzden de biraz uzandık. Sabah saat 06:00'da, annem ve ben, adeta hırsızlar kadar sessiz olarak evden çıkıp bize doğru yola çıktık. Bir kaç saat sonra anneler günü brunchu için sözümüz vardı ve elbette uyku bizim için yalnızca uzak bir hayaldi...Akşam da geleneksel Şebinkarahisar Gecesi ile sonlandı bu arada. Yani uyku ancak bu gece söz konusu olabilecek Yoruldum cidden. Yaşasın galatasaray. 
 

No comments:

Post a Comment