Monday 7 October 2013

Yenge ve Dayı B-Day @ Koskos's

Aslında dün akşam ben Koskos'lara gittiğimde, her şey zaten nerdeyse hazırdı... 

Hem şekil olarak


Hem içerik olarak


Bugün ise her şey mükemmeldi


Bu gençler beceriyor böyle şeyleri...

Ayrıca




Sunday 6 October 2013

'Brave' olmak

Bu akşam benim için bir şeyler değişti.

Disney'e bakış açım değişti... Ve hepsi Yonca'nın suçu. Bana Brave'i izletti. 


Neredeyse 30'una yaklaşmış bir insan olarak kalp spazımları, soğuk terlemeler, dehşet ve kine benzer bir his ile izledim bu çizgi filmi. Bir kere, her şeyden önce belirtilmesi gereken bir gerçek var: Brave çizgi filmi, alenen bir aile dramı... Konu kesinlikle çekilecek çilesi bir türlü bitmek bilmez olan bir annenin trajik hayatı ve bu hayata karşı sergilemeye çalıştığı cesur duruşu... Eski arkadaşları ile içip içip doldurulmuş bir ayı ile masucuktan dövüşmekten, bir ayıya dönüşen karısı ile akıllara zarar derecede korkunç kızının iki gündür eve uğramadığından da, 3 adet küçük oğlunun birer küçük ayıya dönüştüğünden de bihaber olan iyi niyetli, ancak anlaşıldığı üzere yarı beyinsiz bir kral ile evli olan bu kraliçenin bir de fevriliği ve bencilliği ile tüm ailesini ve hatta ülkesini felaketlere sürüklemenin eşiğinde, şımarık, Merida isimli bir kızı vardır - ki kendisinden TİKSİNDİM!!! Kuvvetli bir duygu, biliyorum, ama en derinlerimde, iliklerimin içinde hissettim Merida'ya karşı bu dehşet verici hissi.

Tavsiye etmiyorum. İlk kez bir Disney çizgi filmini tavsiye etmiyorum!




Gerçi onun dışında çok güzel, keyifli bir akşamdı... 


Tatlı kırmızı şarap ve yemişler eşliğinde sohbet ederken yıl dönümleri için (http://zalpaslan.blogspot.com/2013/09/yonca-ve-ekinin-1-yl-donumu.html) hazırladığım dilek kavanozuna atılan dilekleri de okuduk.

Tuesday 1 October 2013

Onu Alma Beni Al

Bugün bir iş görüşmesine gittim. Detayları eğer her şey sonunda olumlu sonuçlanırsa vereceğim, aksi halde konuya bir daha değinmeyebilebilirim. Ama önemli olan, çıktığım andan itibaren ayaklarımın yere basmıyor hale gelişi - adeta mutluluktan uçuyormuş gibi olmam... Ve hatta bu durumun hala devam ediyor oluşu, içimin hala kıpır kıpır oluşu! Öyle çok istiyorum ki beni seçsinler, işe beni alsınlar; bu yüzden de Sezen'den "Onu alma beni al" geliyor.



Sunday 29 September 2013

Sezon Bitiyor

Sonbahar... Hani klasik, kabul gören genel geçer düşünceye göre baharda başlar ya bazı şeyler, yazın gelişirler, sonbaharda tükenişleri başlar ve kışta da ölürler - biterler; işte benim için hiç öyle olmadı olamadı.
 
Benim için sonbahar sonun başlangıcı değil, doğrudan başlangıç oldu hep.
 
Herhalde okulun açılmasının bu mevsime denk gelmesi nedeni ile, bilemiyorum. Ama sonuçta, sonbaharın gelişi konusunda bu kadar burulduğumu hiç hatırlamıyorum ömrü hayatımda. Aksine, bu mevsim dönüşü benim için hep kutlama zamanı olmuştu bu yıla kadar. Şimdi ilk kez, yaz bitmesin istiyorum ve bunun büyük ölçüde "güneşli pazar günlerinde seğmenler keyfi" bitmesin istememden kaynaklandığını biliyorum.
 

Bugün hava açık, güneşli ve 24 dereceydi - bir daha uzun süre böyle olmayacağını düşünerek resmen üzüldüm. Gerçi bugün bu endişemi hem Yağmur'la, hem de Volkan'la paylaştım ve her ikisinden de endişelenmeme gerek olmadığı - bir süre daha güzel havaların devam edeceğine emin oldukları konusunda aydınlatıldım... Kısmet. Biz yine de son bir kez oba kurabiliyormuşuzcasına malzemelerimizi toplayıp her zamanki yerimize geçtik. Yonca ve Ekin katılamadı bize ama, bu kez İstanbul'dan haftasonu için kaçıp gelen Derya ve Çağatay vardı. 
 
Gerçekten içim buruluyor "bitti..." diye düşündükçe.
 
 
  

Wednesday 18 September 2013

istanbul'dayım

Bir haftalığına, Bienal için geldim - önümüzdeki pazartesi sabahı yine yeniden Ankara'da olacağım.