Monday 27 May 2013

...akademi için verdiğim ödünler...

İstemiyordum - hiç ama hiç istemedim! Bazen sohbet dönüp dolanıp terkedişime geldiğinde, çevremdekiler öyle hevesle, öyle süratle, öyle farklı dönüş yolları ve taktikleri üretmeye başlıyordu ki; susup hayalgüçlerinin işleyişlerini izlemeyi tercih ediyordum onlara "dönmeyeceğim, dönmek istemiyorum ki..." demektense. Zamanla azalır diye bekliyor insan, ama hayır - bir buçuk yıl gibi bir sürenin sonunda bile hala bu konuda ısrarlı bir manevi baskı olabiliyor. Belki de bu benim çevremdeki insanlar ile ilgilidir, bilemem - ama şunu çok iyi biliyorum; benim için özgürlük, gerçek özgürlük, yalnızca ulaşılmak istediğim zaman ulaşılabilir olmak. 

Ama heyhat hayat. 

Bana kalsa bu dönüş gerçekleşmeyecekti. Ne yazık ki devir, sanal medyanın devri ve ister "köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı diyeceksin", ister "bükemediğin bileği öpeceksin"... veya en olmadı "ya bu deveyi güdersin, ya bu diyardan çekip gidersin" misali bir yaklaşım da benimsenebilir; ama bu yaklaşım benim şu anki seçeneklerim arasında değil. Oysa gönlümden geçen o. 


PhD bitinceye kadar, en azından tezim ile ilgili yaptığım araştırmanın katılımcılar ile doğrudan iletişim gerektiren kısmı bitinceye kadar, ben yine yeniden facebooktayım. 

I resent this so much. 

No comments:

Post a Comment